_7045.jpg)
_9837.jpg)
_4071.jpg)
_3901.jpg)
_5726.jpg)





Biot-Savart yasasına göre, hareketli elektrik yükleri manyetik alan oluşturur. Biyoelektrik oluşan herhangi bir bölgede mutlaka manyetik alan vardır. Dolayısıyla kalp, adale, sinir ve beyin gibi organlar belli bir manyetik alana sahiptir. İnsanı oluşturan maddelerin birbiriyle haberleşmek için kullandıkları manyetik alanın sinyalleri karşılıklı uyum içindedir.
Bu sinyaller dünyanın manyetik alanı ile de uyum içindedir. Dünyanın yüzeyinin tamamı, 10 Hertz’lik bir titreşime sahip bir alanla çevrilir. Bu frekans, iyi bir yaşam ve ruh hali elde etmek için insanlar açısından çok önemlidir.
Uzaya gönderilen astronotlarda görülen ve haftalarca sürebilen yorgunluk, adele ağrısı, baş ağrısı ve baş dönmesi gibi etkilerin nedeni ilk yıllarda anlaşılmamıştı. Daha sonraki yıllarda sürdürülen kapsamlı araştırmalar sonucu bu belirtilerin dünyanın manyetik alanının eksikliğinden kaynaklandığı belirlenmiştir.
Astronotların Mars yolculuğundaki en önemli sorunlarından biri bu yolculuğu, manyetik alandan uzak olmaları nedeniyle hayatlarını riske atmadan gerçekleştirebilmeleridir. Uzay yolculuğunda bu durum için Anduwell Teknolojisi destekleyici olmuştur.
Vücuda iletilen herhangi bir frekansın belirli bir doku ya da organa uyumluluğu ne kadar kesin ve üst düzeyde olursa, bilgi aktarımı da o kadar iyi olmaktadır. Hücrelerimiz kendileri için uygun olan frekansları aldıkları zaman, Anduwell Teknolojisi gibi biyofizik yöntemlerinin temelini oluşturan rezonans oluşur.
Rezonansın oluşması, terapötik etkileri ortaya çıkaran tepkilere neden olur. Tüm bunlar, stokastik rezonans adı verilen yüksek derecede karmaşık bir fenomene dayanmaktadır. Tam bir etkinlikle kullanılabilmeleri için, vücudumuza gönderilen frekansların belirli minimum bir yoğunluğa sahip olmaları gerekmektedir.
Anduwell Teknolojisi, frekans örüntülerinin farklı zaman süreçlerinde ve spesifik modülasyonlarla birlikte vücuda etki etmesine izin verir.
Ortalama iki dakikanın ardından frekanslar tarafından gönderilen bilgi içeriği, hücreler tarafından kullanılmaya başlanır. Bu yüksek hızın bir sonucu olarak da hücreler, dağıtılan bilgi içeriğini çok kısa bir sürede ‘eski bilgi’ yani yararsız bilgi sayarlar.
Anduwell Teknolojisi, hücrelerin bu karakteristiği hesaba katılarak geliştirilmiştir. Teknoloji, çalıştığı frekansları sürekli olarak değiştirir. Böyle yaparken de, hücrelere oldukça geniş bir çeşitlilik sunarak bedenimiz üzerinde oldukça büyük ve olumlu bir etki yaratmayı destekler.
Vibrasyonun medikal kullanımıyla ve osilasyonun etki mekanizmasıyla ilgili araştırmalar, Anduwell Teknolojisi’nin terapötik etkisinin zeminini oluşturmaktadır.
Anduwell Teknolojisi, neredeyse üç jenerasyon boyunca süregelen, küresel araştırmalardan elde edilen verilere dayanmaktadır. 1880’de Fransız nörolog Charcot, Parkinson hastalığı olan ve seyahatlerini trenle yapan kişilerdeki şaşırtıcı olumlu gelişmelerin, vagonlardaki titreşim sonucu olabileceği tahmininde bulunmuştur. Birçok terapist, bu fikirden yola çıkarak geliştirdikleri “elektrikle titreşen sandalyeyi’’ kol ve sırt tedavilerinde kullanmışlardır. “Sallanan yatak” kullanarak titreşimlerin insan vücuduna verildiği ve dolayısıyla titreşimlerin terapötik etkisini içeren ilk kayıtlar, bizi 1949 yılına kadar götürür. Sallanan yatağın başarısı sayesinde titreşimlerin bir tedavi yöntemi olarak kullanılabileceği fikri, o yıldan sonra gitgide bilim dünyasının ilgi odağı olmaya başlamış ve bunu da mekanik titreşimlerin etkileri üzerine gerçekleştirilen çalışmalar takip etmiştir. Titreşim alanında aralıksız biçimde devam eden ilerlemeler, uzun süreli araştırmaların sonucu olan Anduwell Teknolojisi’nin önünü açmıştır.